top of page

Boşluğun Gücü: Kaybı Kabul Etmek ve Boşluğu Sevmek



Hayatta bazen bir şeyleri kaybederiz. Bir insanı, bir ilişkiyi, bir hayali… Giden şey, ne olursa olsun, içimizde bir boşluk bırakır. Ve biz insanlar, bu boşluğu hemen doldurmak isteriz. Çünkü boşluk korkutucudur. İçine bakmaya cesaret edemediğimiz bir uçurum gibi görünür. O yüzden onu hızlıca başka şeylerle örteriz; başka bir insanla, başka bir işle, başka bir hayalle. Ama bu çaba, o boşluğu doldurmaz. Hatta bazen daha da büyütür.

 

Birini kaybettiğinizde, ayrıldığınızda ya da yollarınız zorunlu olarak ayrıldığında, onun bizde oluşturduğu şey biriciktir. O ilişki, o bağ, sadece ona özeldir ve ne yaparsanız yapın, başkasıyla aynı duyguyu bulamazsınız. Bununla yüzleşmek, kabullenmek zordur. Ama işte, asıl iyileşme de burada başlar. O boşluğu sevdiğinizde, onu anlamlandırmaya başladığınızda…

 

Boşluğu Doldurmaya Çalışmak Neden Zordur?

 

Kaybın ardından gelen boşluk, içimizde derin bir yansıma yaratır. Çünkü bu boşluk, sevdiğimiz şeyin ne kadar biricik olduğunu hatırlatır. Onu başka bir şeyle değiştiremeyeceğimizi, yerine başka bir şey koyamayacağımızı gösterir. Bir çiçeğin eksikliğiyle başka bir çiçeği karşılaştırmak gibi… Ne kadar güzel bir başka çiçek bulsak da, ilkiyle aynı değildir. Ve bu fark, kalbimizi sıkıştırır.

 

Ama boşluğu hemen doldurmak zorunda değiliz. Hatta doldurmayı bırakmalıyız. Belki de onu olduğu gibi kabul etmeli, boşluğun kendisini sevmeliyiz. Çünkü kayıplar, her zaman bir hatıra bırakır. Ve o hatıra, içimizde büyür. Hatırladıkça, düşündükçe, sevdiğimiz insanın boşluğu bir anlam kazanmaya başlar.

 

Boşluğu Kabul

 

Rainer Maria Rilke, “Tüm çözümsüzlükleri sevin,” der. “Cevapsız sorularla yaşayın. Çünkü sorularla yaşamak, bir gün o soruların cevaba dönüşmesine izin vermektir.” Boşluk da bir soru işareti gibi… Onu hemen cevaplamaya çalışmak yerine, bir süre o sorunun içinde yaşamayı öğrenmeliyiz. Evet, o boşluk canımızı yakar, ama aynı zamanda bizi büyütür.

 

Birini kaybettiğinizde, onun boşluğunu sevin. Bu kolay değildir. Ama boşluğu kabullenmek, aslında sevdiğiniz kişiye duyduğunuz sevgiyi kabullenmek demektir. Çünkü sevdiğiniz şey, sadece onun varlığı değil, şimdi bıraktığı boşluktur da.

 

Boşluğun Dönüştürücü Gücü

 

Psikolog Carl Jung, içsel karanlığımızla yüzleşmenin bizi dönüştürdüğünü söyler. Bir ayrılık, bir kayıp, içimizde bir karanlık bırakır. Ama bu karanlık, aynı zamanda bir alan açar. Yeni bir şeyler öğrenebileceğimiz, kendimizde keşfetmediğimiz yönleri bulabileceğimiz bir alan… İnsan, bu boşluklarla büyür. Boşluk, bir bitiş değil, bir başlangıç olabilir.

 

Boşluğu doldurmak yerine, onunla yaşamaya başladığınızda, o boşluk sizi genişletir. Sevdiğiniz kişinin gidişiyle açılan alan, zamanla anlam kazanır. O boşluk, sizin daha derin bir insan olmanızı sağlar.

 

Albert Camus, Sisyphos Söyleni’nde, hayatın anlamsızlığıyla yüzleşmekten korkmamamız gerektiğini söyler. Çünkü anlam, bizim onu yaratmamızla ortaya çıkar. Birini kaybettiğimizde hissettiğimiz boşluk, bir anlamsızlık gibi gelir. Ama o boşluğa baktığımızda, anlam yaratmak için bir fırsat görürüz.

 

Şair Rainer Maria Rilke, yalnızlık ve boşluk hakkında şöyle der:

“Yalnızlık, kendimizi büyütmek için bir fırsattır.”

 

Ve Mevlânâ, yitirmenin gücünü şöyle anlatır:

“Bir şeyi kaybedersen, o şeyin ardından sabır et; çünkü sabır, kaybettiğin şeyi başka bir şekil ve surette geri getirir.”

 

Kaybetmek, bizde boşluklar açar. Ama bu boşluk, aslında hayatımızın farklı bir yerinde dolmaya başlar. Farklı bir anlam, farklı bir güzellik yaratır.

 

Boşluğu Sevmek

 

Boşluğu sevmek, vedalaştığınız şeyin bıraktığı izi de sevmektir. O iz, sizin bir parçanız olur. Ve zamanla, o boşluk bir yara olmaktan çıkar; bir hatıra, bir anlam, bir büyüme alanı olur. İnsan, ancak bu boşlukları kabul ettiğinde gerçekten genişler.

 

Unutmayın, boşluk korkutucu olabilir, ama aynı zamanda yaratıcıdır. Boşluğunuzu doldurmak için acele etmeyin. Ona bir şans verin. Çünkü o boşluk, sizin hayatınıza yeni bir şekil verecek. Ve siz, o boşluğun içinde kendi gücünüzü bulacaksınız.

 

Bu yazıyı, hayatında bir kayıp yaşayan herkes için yazdım. Eğer siz de bir boşluk hissediyorsanız, lütfen onunla barışmayı deneyin. Çünkü o boşluk, sizin için bir başlangıç olabilir.

 

Hayatımdaki en güzel boşluğu oluşturan atım Sokrates’e özlemle…

Comments


Benimle iletişime geçin

Lütfen aşağıdaki formu doldurunuz.

Teşekkürler

Zamanın izinde...

© 2035 by Train of Thoughts. Powered and secured by Wix

bottom of page